Öne Çıkarılmış Yazı

2022 İşçi Sınıfı Eylemleri Raporu – Emek Çalışmaları Topluluğu

2022 yılındaki işçi sınıfı eylemlerini değerlendiren raporumuz yayında.

Bu rapor 2022’de gerçekleştirilmiş ve basına yansımış işçi sınıfı eylemleri üzerinedir. 2015 İşçi Sınıfı Eylemleri Raporu ile başladığımız yıllık raporların sekizincisidir.

2022 yılı, işçi sınıfı eylemleri raporlarını hazırlamaya başladığımız 2015’ten beri, en yüksek sayıda eylem vakasının gerçekleştiği ve işyeri temelli eylemlere en fazla sayıda eylemcinin katıldığı yıl olmuştur. 2022 yılının ilk iki ayı büyük bir fiili grev dalgasına şahitlik etti. Bu dalgayı 2022’nin Mart ayında Evrensel Gazetesi ile birlikte raporlaştırmış ve temel niteliklerini ortaya koymuştuk. Bu yüksek eylemli açılış 2022’nin geneline de bir miktar yansımış ve 2022’nin göstergelerini yukarıya çekmiştir.

2022 yılında basına yansıyan 1.556 tekil işçi ve memur eylemi tespit edilmiştir. Bir diğer deyişle, Türkiye işçi sınıfı 2022’de her gün ortalama 4,3 eylem gerçekleştirmiştir.

2022 yılında işyeri temelli eylemlere yaklaşık 155 bin kişi katılmıştır. Görünür yüzü Metal Fırtına olan büyük bir fiili grev dalgasının yaşandığı 2015 yılında bile eylemci sayısı 119 bin idi. Bu fark, 2022 yılında yaşanan eylemliliğin büyüklüğünü ortaya koyan en net göstergedir.

Önceki raporlar gibi, verileri haber taraması yoluyla elde ettik. Bunun için emek haberleri üzerine uzmanlaşmış üç haber sitesini (Evrensel gazetesi, Kızıl Bayrak, Sendika.org) ve bir medya takip ajansı aracılığıyla tüm yerel ve ulusal yazılı basını taradık. Pek çok vakada haberlerde bulamadığımız kimi ayrıntılara ulaşmak için ayrıca internet taraması yaptık, ilgili sosyal medya hesaplarından faydalandık ve ilgili sendikalar ile iletişime geçtik.

Raporu aşağıdaki bağlantıdan indirebilirsiniz.

Öne Çıkarılmış Yazı

2021 İşçi Sınıfı Eylemleri Raporu – Emek Çalışmaları Topluluğu

2021 yılı işçi sınıfı eylemlerini değerlendiren raporumuz hazır.

Bu rapor 2021’de gerçekleştirilmiş ve basına yansımış işçi sınıfı eylemleri üzerinedir. 2015 İşçi Sınıfı Eylemleri Raporu ile başladığımız raporların yedincisidir. Önceki raporlar gibi, verileri haber ta – raması yoluyla elde ettik. Bunun için emek haberleri üzerine uzmanlaşmış üç haber sitesini (Evrensel gazetesi, Kızıl Bayrak, Sendika.org) ve bir medya takip ajansı aracılığıyla tüm yerel ve ulusal yazılı basını taradık. Pek çok vakada haberlerde bulamadığımız kimi ayrıntılara ulaşmak için ayrıca internet taraması yaptık, ilgili sosyal medya hesaplarından faydalandık ve ilgili sendikalar ile iletişime geçtik.

2021 yılında basına yansıyan 1.480 tekil işçi ve memur eylemi tespit edilmiştir. Bir diğer deyişle, Türkiye işçi sınıfı 2021’de her gün ortalama 4 eylem gerçekleştirmiştir.

Emek Çalışmaları Topluluğu (EÇT), 2014 yılı Eylül ayında bir grup akademisyen, araştırmacı ve sendika uzmanının koordineli çalışma imkanları üzerine gerçekleştirdiği bir dizi buluşma sonucu doğdu. Diğer yandan EÇT emek meselesi üzerine çalışan akademisyen ve araştırmacıların katıldığı çeşitli toplantılar ve atölyeler düzenlemiş ve 2018 ve 2019 yıllarında iki sendika okulu programı örgütlemiştir ve emek çalışmaları kaynakçaları hazırlamıştır.

Raporu indirmek için aşağıdaki bağlantıyı kullanabilirsiniz.

2022 Ocak-Şubat Grev Dalgası Raporu

2022’nin ilk iki ayında görkemli bir grev dalgasına şahit olduk. Tam 108 adet grev tespit ettiğimiz bu iki aydaki grev yoğunluğu uzun yıllardır görmediğimiz türdendi. Heyecanlandık, umutlandık.

Ocak-Şubat 2022 grev dalgası, son dönemde ancak Mayıs-Haziran 2015’te yaşanan Metal Fırtına grevleri ile mukayese edilebilir büyüklükteydi. Üstelik bu dalga, Metal Fırtına’ya göre daha fazla şehre ve sektöre yayıldı, genel kamuoyu tarafından daha fazla destek gördü ve hedeflerine ulaşma bakımından da daha başarılı olmuş gibi görünüyor.   

Bu rapor Ocak-Şubat 2022 grev dalgasının seyrini ve görkemini gözler önüne sermeyi amaçlıyor. Heyecanın, umudun ve özgüvenin diri tutulmasına bir katkı sunmak ve tarihe not düşmek istiyoruz. Emek Çalışmaları Topluluğu’nun grevlerin büyük resmini ortaya koyan niceliksel araştırması ile Evrensel Gazetesi’nin muhabirlerinin grevlerin ardından işçilerle yaptığı derinlemesine röportajları bir araya getirdik.

Epik bir zaferin haklı gururu ve umudu ile konuşan Migros işçisi Sevda’nın sözleri muradımızı özetliyor: “Bugün ya da yarın Türkiye’deki bütün işçilerin ayağa kalkacağını düşünüyorum. Sıra hepimizde. Biriz, birlik olmalıyız.”

Raporu indirmek aşağıdaki görseli tıklayınız.

2020 İşçi Sınıfı Eylemleri Raporu

Özet

2020 yılında basına yansıyan 1.596 tekil işçi ve memur eylemi tespit edilmiştir. Bir diğer deyişle, Türkiye işçi sınıfı 2020’da her gün ortalama 4 eylem gerçekleştirmiştir.

Aynı mesele için artarda yapılan tekil eylemleri, örneğin bir iş yerinde belli bir sorunla alakalı artarda yapılan eylemleri, tek bir vaka altında topladığımızda 1.596 tekil eylem 706 eylem vakası altında toplanmaktadır. Bunlar içinde iş yeri temelli, genel ve dayanışma eylemi vakaları yer almaktadır. İş yeri temelli eylem vaka sayısı 389, genel eylem vaka sayısı 304, dayanışma eylemi vaka sayısı ise 13’tür. 

2019’da 617 olan toplam vaka sayası 2020’de 706’ya çıkmış, tekil eylem sayısı ise daha dramatik bir artışla 1061’den 1596’ya çıkmıştır. 2020’nin Mart ayından itibaren Korona virüs salgının hakim olduğu bir sene olduğunu düşünecek olursak bu artış dikkat çekicidir. Bu artış büyük oranda genel eylemlerden kaynaklıdır. Haziran ve Kasım aylarında olmak üzere iki kez gündeme getirilen ve kıdem tazminatını zedeleyici yasa tasarılarına karşı DİSK ve Türk-İş’in yapmış olduğu, toplamda 124 genel eylem vakasında topladığımız eylemler, artışın temel sorumlusudur.   

İş yeri temelli eylemlerde ise hafif bir düşüş gerçekleşmiş, 2016 ile 2019 arasında 420 ila 430 arasında seyretmiş olan iş yeri temelli vaka sayısı 2020’de 389’a inmiştir. Bu hafif düşüşü salgın sebebiyle yaşanan kapanmalar, eylem yasakları ve Nisan ayında uygulamaya konan “ücretsiz izin” uygulaması ile bağlantılandırmak yanlış olmaz. “Ücretsiz izin” uygulaması ile işten atmak kağıt üzerinde kısıtlanırken, patronlara işçilerine ücretsiz izin verme konusunda tam yetki verildi. Günlük 39 TL’lik bir ödeme karşılığında işçinin kıdem tazminatı, işsizlik ödeneği, başka bir iş arama gibi haklarını askıya alan bu uygulama özellikle sendikalaşma mücadelelerinin başarıya ulaşmasını neredeyse imkansızlaştırdı.  

En azından ilk yarısında daha demokratik bir ortamın söz konusu olduğu 2015 yılında 628 olan iş yeri temelli eylem vakası sayısı, sürekli artan bir otoriterleşme sürecinin hüküm sürdüğü 2016-2019 yıllarında 420-430 bandına inmiş, 2020’de de hükümetin salgında patronları kollayan uygulamaları ile 389’a inmiş oldu.

2020’de dikkat çekici olan birkaç eylem dalgasını analım. Metal sektöründe görüşmeleri süren toplu iş sözleşmesine ilişkin Ocak ayında 36 fabrikada gerçekleşen eylemler, iş yeri temelli vakaların neredeyse onda birini oluşturmuştur. Ocak sonu ve Şubat başında toplu iş sözleşmesi imzalanmış, metal işçileri ilk altı ay %18,5 ikinci altı ay %6’lık bir zam elde etmiştir. Yukarıda da andığımız kıdem tazminatı eylemlerinin bir kez daha altını çizelim: Kıdem tazminatını zedeleyecek iki yasa tasarısına karşı DİSK ve Türk-İş, önce Haziran sonra da Ekim ve Kasım aylarında onlarca şehirde toplamda 124 eylem vakası tertiplemiştir. Bu eylemler hedefine ulaşmış, eylemler sonucunda hükümet ilgili yasa maddesini geri çekmiştir. Korona salgınına karşı iş yerinde yeterli önlemlerin alınmaması iş yeri temelli eylemler içinde birinci sırada gelen eylem nedeni olmuştur. 389 iş yeri temelli vakasından 86’sında bu konunun eylem sebepleri arasında yer aldığı vurgulanmalıdır. 2020’nin en dikkat çekici ve umut verici eylemlerinden biri Uyar Madencilik işçilerinin Bağımsız Maden-İş’in öncülüğünde gasp edilen tazminatları için gerçekleştirdiği, Ocak’tan Kasım’a yayılan direniştir. 2021 yılında netleşeceği üzere, madenciler eylemleri sayesinde bine yakın madencinin tazminatını almayı başarmıştır.

Raporu indirmek için şu linke tıklayınız.

2019 İşçi Sınıfı Eylemleri Raporu

2019 yılında basına yansıyan 1.061 tekil işçi ve memur eylemi tespit edilmiştir. Bir diğer deyişle, Türkiye işçi sınıfı 2019’da her gün ortalama üç eylem gerçekleşmiştir.

Bu tekil eylemler, 617 eylem vakası kapsamında yapılmıştır. Bunlar içinde iş yeri temelli eylem, genel eylem ve dayanışma eylemi vakaları yer almaktadır. İş yeri temelli eylem vakası sayısı 423, genel eylem vaka sayısı 175, dayanışma eylemi vakası sayısı ise 19’dur.

Geçen seneye göre vaka sayısı hafif bir şekilde (25 adet) azalırken tekil eylem sayısındaki düşüş daha belirgindir (136 adet). Bu farkların ötesinde dikkat çekilmesi gereken husus 2016 ile 2019 arasındaki dört yıl boyunca vaka sayısının birbirine oldukça yakın seyretmesidir. Darbe girişimi ile başlayıp OHAL ile devam eden olağanüstü siyasal koşulların ve sürekli artan bir otoriterleşme sürecinin hüküm sürdüğü bu dört yılda işçi ve memurlar hakkını aramaktan geri durmamıştır. Bu dönemde toplam vaka sayısı 607-642 bandında, iş yeri temelli eylem vakası sayısı ise 420-430 bandında seyretmiştir.

2019’da dikkat çekici olan bazı eylemleri analım. Belirgin bir eylem dalgası, Aralık ayında metal işkolunda toplu sözleşme görüşmeleri çerçevesinde gerçekleşen eylemlerdir. Genel-İş’in İstanbul ve İzmir’in çeşitli belediyelerde bazıları oldukça uzun süren eylemleri olmuştur. Tüpraş işçileri Petrol-İş öncülüğünde toplu sözleşme görüşmeleri sürecinde pek çok eylem gerçekleştirmiştir. Sene içinde çok sayıda sendika vergide adalet sloganıyla ücretlerden kesilen vergilerin artışını protesto etmiştir. Emeklilikte Yaşa Takılanlar hareketi sekiz vaka ile genel eylemler kategorisinde yer almıştır. İnşaat işçilerinin çoğunlukla ücretlerinin gasp edilmesine karşı yaptıkları eylemler, önceki yıllarda olduğu gibi yine belirgin bir gruptur. Antep’te tekstil işçilerinin ve yine Antep ve Adana’da sayacıların eylemlerini de anmak yerinde olacaktır. 2019’daki 1 Mayıs mitinglerinin önceki yıllara göre çok daha kitlesel bir şekilde gerçekleştirildiğini de not düşelim.

2019 İşçi Sınıfı Eylemleri Raporu’nu indirmek için tıklayınız.

Kapitalizmin “yeni” gerçekliği – Etkinlik

29 Şubat’ta Ferda Koç ve Hacer Ansal’ın sunumlarıyla proleterleşen nüfusun dünyanın yarısından fazlasını kapsadığında kapitalizm sınırsız büyümesini gerçekleştiremezse ne olur sorusunu sorduk. Ferda Koç’un yazılarından yola çıkarak gerçekleştirdiğimiz etkinliğe katılan otuz kadar katılımcı soruları ve tartışmalarıyla etkinliği zenginleştirdi. Etkinlik çağrısı şöyleydi:

Kapitalizmin tarihi ve referansları halihazırda kurulmuş gözüküyor, örgütlediği ilişkileri her an deneyimliyoruz, belki bu sebeple üzerine konuşmak yerine çeperlerinde dolanmayı tercih ediyoruz. Öte yandan acaba “kapitalizme bir şeyler oluyor” diyebilir miyiz?

Sermayenin mahiyeti, insanlar ve yaşam ile kurduğu ilişki, proleterleştirme ve mülksüzleştirme biçimleri, kapitalizmin araçları ve uzuvları dönüşüyor mu? Bu dönüşümler bizim özneleşme süreçlerimize, temas noktalarımıza, işle ve çalışmayla kurduğumuz ilişkilere, ihtiyaçlarımıza ve mücadeleye hem tesir ediyor hem de bunların yenilerini üretiyor olabilir mi?  

Bugün, kapitalizmin son yıllarda karşımıza çıkan görünümlerinin “yeniliğine” dair düşünmenin, emek mücadelesinin kurulmuş görünen tarihine, sınırlarına ve imkânlarına bakmak için gerekli olduğu kanaatindeyiz. Emek Çalışmaları Topluluğu ve Yeni Emek Çalışmaları Ofisi olarak bu gündemi, tartışmak istiyoruz. Sınıf mücadelesi verenleri, konunun teorik tarafıyla hemhal olanları ve tüm ilgilileri, içinde bulunduğumuz hale birlikte bakmak için bu etkinliğe davet ediyoruz.

Tartışmacılar: Hacer Ansal, Ferda Koç

Yürütücü: Ebru Işıklı

1. Oturum: Kapitalizme ne oluyor?

2. Oturum: Bugünün mücadelesine notlar

Zaman: 29 Şubat Cumartesi, 15.00- 18.00

Yer: Leylek Cafe Sanatevi

Adres:İstiklal Cad. & Küçük Parmakkapı Sok. 15/3, 34433 Taksim /Beyoğlu/İstanbul

Yeni Emek Çalışmaları Ofisi 

Emek Çalışmaları Topluluğu

Tez ve Yöntem Buluşmaları

Tez ve Yöntem Buluşmalarını artık ayda bir gerçekleştiriyoruz. İlkini geçtiğimiz senelerde Ayşen Uysal’la başlattığımız etkinlik serisinde araştırmacıları konuk etmeye düzenli devam ediyoruz. Son aylarda düzenlediğimiz buluşmalar şu şekildeydi:

Emek Çalışmaları Topluluğu – Tez ve Yöntem Buluşmaları – 4

Başak Bozkurt – Neoliberal dönemde emek mücadelesinde beyaz yakalı ve mavi yakalı işçiler: Birleşik Metal İş – EMİS toplu sözleşme süreci örneği

Lisans derecesini Yıldız Teknik Üniversitesi bilgisayar mühendisliği bölümünden aldı. 5 yıl özel sektörde bilgisayar mühendisi olarak çalıştıktan sonra yüksek lisans eğitimini İstanbul Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler bölümünde tamamladı. Yüksek lisans eğitimi sırasında araştırma görevlisi olarak çalıştı. Şu an Boğaziçi Üniversitesi Atatürk Enstitüsü’nde doktora eğitimine devam etmektedir.  Bozkurt, emek süreçleri ve beyaz yakalılar üzerine araştırmalar yapmaktadır. 

Çağrı Gökçek – Sınırların ötesinde: Türkiye’de denetimsiz bir grevin mobilizasyonu

Lisans derecesini Boğaziçi Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler bölümünde tamamladı. 2019’da aynı okul ve bölümde “Sınırların Ötesinde: Türkiye’de Denetimsiz Bir Grevin Mobilizasyonu” isimli teziyle yüksek lisansını tamamladı. Tezinde 2015 Mayıs ve Haziran aylarında yaşanan, “metal fırtına” olarak da anılan metal işçilerinin direniş öyküsünü inceledi. Şu an yine aynı bölüm ve okulda doktora eğitimime devam etmektedir. Sosyal hareketler, çekişmeli politika, emek hareketi alanlarında çalışmaktadır.

Akademik faaliyetinin yanı sıra demokratik mücadelelerde de yer almaktadır. Sosyalist bir yayın olan ODAK Dergisinin hem yazarı hem de aktif gönüllüsüdür. Geçmişte çeşitli dönemlerde engelli hakları mücadelesinde aktif rol almıştır. 

Emek Çalışmaları Topluluğu – Tez ve Yöntem Buluşmaları – 3

Gizem Fidan lisans derecesini 2017 yılında İTÜ Mimarlık , yüksek lisans derecesini 2019 yılında Kadir Has Üniversitesi Mimarlık ve Kent Çalışmaları bölümlerinden aldı. Yüksek lisansını “İstanbul’un Protesto Mekanları Tarihi” başlıklı tez çalışmasıyla tamamladı. Kadir Has İstanbul Çalışmaları Merkezi’nde çeşitli projelerde araştırmacı olarak çalıştı. Şu an doktora eğitimine, İTÜ Şehir ve Bölge Planlama Bölümünde devam ediyor. 

Emek Çalışmaları Topluluğu – Tez ve Yöntem Buluşmaları – 2

Konumuz beyaz yakalılık ve neoliberalizm etrafında olacak. Davetlisiniz!

Özlem İlyas Boğaziçi Üniversitesi Sosyoloji bölümünde yüksek lisans tezi olarak hazırladığı çalışmasını sunacak. Bu çalışmada freelance (serbest) çalışma biçiminin kendine özgü koşulları ele alınmakta; egemen neoliberal söylemlerin eleştirel bir analizinin yanı sıra, freelance çalışma ve yaşama deneyimlerine dair aktarımlar da sunulmaktadır. Böylelikle güvencesizlik koşullarında sınıf siyasetinin yeniden düşünülmesi hedeflenmektedir. Neoliberal girişimcilik söylemi, freelance çalışanı girişimci öznelliğin beden bulmuş hali, freelance çalışmayı da özgürlüğe giden bir yol olarak temsil eder. Tezde bu egemenlik söyleminin freelance çalışanlar üzerindeki psişik etkileri ve siyasal öznellik açısında sonuçları analiz edilmektedir. Freelance çalışanların deneyimleri ise, sınıf ve iş üzerine yürütülen tartışmalarla ilişkili olarak ele alınır. Son bölümde ise freelance çalışanların İstanbul’da gerçekleştirdikleri öz-örgütlenme pratiklerine dair eleştirel bir analiz sunulmaktadır.  

Ebru Işıklı ise Boğaziçi Üniversitesi Atatürk Enstitüsü bölümünde doktora tezi olarak hazırladığı çalışmasını sunacak. Bu sunumda neoliberalizmde emek piyasasına kabul edilme prensiplerinin değişimine bakılacaktır. Bu prensiplerin oluşumu işe alım endüstrisinin pratikleri üzerinden incelenecektir. Sonuç olarak yeni prensiplerin çalışanlar için anlamını tartışılacaktır.

2018 Working-Class Protests Report

In 2018, we identified 1,197 individual protest events of workers and public servants by scanning all the local and national print media and some websites. These protest events occurred as part of a total of 642 cases. These cases include workplace-based protests, general protests, and solidarity protests. Number of these cases are 429, 174 and 39 respectively. In comparison to last year, the number of cases has increased by a small amount, but the number of single protest events has decreased by 10%. Out of 1,197 single protest events, 32% are those related to collective labor agreements in the workplaces tied to MESS (Metal Industrialists’ Union of Turkey), and protests of public servants expelled from public institutions by the decree laws.

You can download the 2018 Working-Class Protests Report

EMEK ÇALIŞMALARI TOPLULUĞU’NUN İŞÇİ EYLEMLERİ RAPORU – Daha istikrarlı, dirençli, inatçı

Bir+Bir’de çıkan röportajımızı sayfamızda da paylaşıyoruz. Kaynak metne şuradan erişebilirsiniz.

09.09.2019 Söyleşi: Yiğit Atılgan

Eylem tipleri ve sebepleri, kurumların örgütlediği ve kurumların dışında örgütlenen eylemler, öne çıkan sendikalar ve konfederasyonlar, istihdam durumuna göre farklılıklar, eylemlere kadın katılımı, müdahale şekilleri ve #Geçinemiyoruz eylemleri… Emek Çalışmaları Topluluğu’nun 2015’ten beri düzenli olarak hazırladığı İşçi Eylemleri Raporu’nun 2018 yılı verilerini, verilerin ardındakileri Emek Çalışmaları Topluluğu üyesi Ebru Işıklı’dan dinliyoruz.

Emek Çalışmaları Topluluğu nasıl ve ne amaçla bir araya geldi?

Ebru Işıklı: Emek Çalışmaları Topluluğu, 2014’ün ekim ayında emek üzerine çalışan bir grup insanın bir araya gelmesiyle kuruldu. Topluluktaki herkesin hem emek konusu üzerine akademik çalışması hem de akademinin dışında bu meseleyle ilgili bir meşguliyeti var. Akademide yaptığımızdan biraz daha fazlasını yapmak ve becerimizi mücadeleyle birleştiren bir şekilde dolaşıma sokmak istedik. Ek olarak, son yıllarda üniversite zamanımızdaki kadar sokağa çıkıp eylemler yaptık, ama hep olaylara spontane tepki veriyoruz. Bu insanı karamsarlığa itiyor, çünkü uzun vadeli perspektifimiz zayıflıyor ve sürekli saldırıya uğradığımız fikriyle kendimizi negatiften örgütlüyoruz. Ancak, aslında iyi gelecek şey uzun vadeli bir politika.
Biz de soğukkanlı bir şekilde işçi sınıfının bilgisini biriktirelim ve işçi sınıfı eylemlerinin trendlerine bakıp bunu raporlayalım dedik. Bunu parçalı bir şekilde sendikalardan ya da sendika dışından bazı isimler yapmışlar, örneğin İrfan Kaygısız böyle bir çaba gösterdi. Bu zor işi daha çok insanla yapalım dedik. Teknik beceri ve zihinsel emeğimizi kullanarak herkesin beslendiği ve uzun vadede üzerine strateji geliştireceğimiz bir bilgi çıkartabileceğimizi düşündük. Bu alanda çalışan insanlara bir çağrı yaptık, akademiden, sendikalardan, İşçi Sağlığı ve Güvenliği (İSİG) Meclisi gibi kurumlardan birçok kişiyi davet edip ne tarz verilere ve çalışmalara ihtiyaçları olduğunu sorduk. Bize işçilerin politik profilleri, emeklilerin siyasi yaklaşımları ya da işçilerin, işsizlerin ve göçmenlerin siyasetle olan ilişkisi gibi sorular da önerildi, zira bahsettiğim hızlı refleks verme hali siyaset kaynaklı olduğu için bazı beklentiler de o yönde yoğrulacak şekilde gelişti. Biz bu fikirleri kaydettik, ancak kısa sürede kolektif emekle hayata geçirebileceğimiz işçi direnişlerinin kaydı işine giriştik.

İşçi sınıfı eylemleri raporunu hazırlarken hangi kaynaklardan faydalanıyorsunuz?

Daha çok haber sitelerinden ve işçi direnişlerinde haber değeri gören sol basın organlarından faydalanıyoruz. Tüm basılı yayınları tarayan bir ajansa da başvuruyoruz. Sendikaların kendi sayfaları da daha fazla detaya ulaşmak ve eylemlerin sonucuna dair fikir alabilmek için önemli. Bazı değişkenlere ulaşmak zor olduğundan bazen bir eylemi örgütleyen işçilerin sosyal medyadaki hesaplarına baktığımız oluyor, ancak bunu yüzlerce eylem için yapmak zor. Eğer eylemin içinde bir sendika varsa çok önemli değişkenler için o sendikanın yetkilisini de arayıp soruyoruz.

Medyaya yansımayan bazı eylemleri kaçırıyor musunuz?

Mutlaka. Örneğin tarım işçileri çoğu zaman kent merkezinden uzakta eylem yapıyor, kentte olmadığından kimse duyamıyor. İşyeri sanayi işletmelerinin bulunduğu büyük tesisler içindeyse bir binadan öbürüne alkışlarla yürüme gibi işyeri içinde olup işyerinin önüne taşmayan eylemleri, yemekhanede yemek yememe veya işe sakallı gitme gibi işaret ya da uyarı niteliğindeki eylemleri kaçırıyoruzdur. Bir de inşaat sektörü var, en pervasız sektörlerden biri. Bu durum işçilerin yaptıkları eylemlerin türüne bakınca da ortaya çıkıyor. Mesela işçi vince çıkıp “Paramı ver, yoksa kendimi atarım” diyor, eylem biçimleri oradaki barbarlığı anlatıyor. İnşaat-İş olmasa bu eylemlerin birçoğunu göremeyeceğiz, onlar da bu haberleri ancak kendi örgütlenme kapasiteleri ölçüsünde yansıtıyorlar. Kayda geçmeyen çok eylem var, ancak konuşmaya başlamak için de bir şekilde varolanı kaydetmek gerekiyor.

Raporun temel kavramlarına gelelim. Eylem tiplerini işyeri temelli eylem vakaları, dayanışma eylemleri ve genel eylem vakaları olarak üçe ayırıyorsunuz. Ayrıca “tekil eylem” ve “vaka” arasında da bir ayrım gözetiyorsunuz.

İşyeri eylemleri işçilerin bir işyeri ile ilişkili olarak yaptığı eylemler olarak tanımlanıyor. Yine işyerinde Özgecan Aslan için yapılan eylemler var, onları da işyerini bir siyasallığa zorladıkları için bu kategoriye sokuyoruz. Bu yöntemsel seçimleri tartışarak belli bir olgunluğa getirdik ve geri izlenebilir olmaları açısından yönergeler oluşturduk. Dayanışma eylemlerinden de bir işyerinde çalışan işçilerin başka bir işyerindeki işçileri desteklemek için yaptıkları eylemleri kastediyoruz. Bu, daha çok metal eylemlerinde gözlenmişti. Örneğin, başka bir işyerindeki işçilerin grevini desteklemek için iş durduruluyor ya da başka bir direniş kitlesel olarak ziyaret ediliyor. Genel eylemler ise daha çok kamuoyuna seslenen ve kıdem tazminatı ya da asgari ücret gibi işçi sınıfını ilgilendiren meselelere dair eylemleri kapsıyor.

İnşaat sektörü en pervasız sektörlerden biri. Bu durum işçilerin yaptığı eylemlerin türüne bakınca da ortaya çıkıyor. Mesela işçi vince çıkıp “Paramı ver, yoksa kendimi atarım” diyor, eylem biçimleri oradaki barbarlığı anlatıyor. İnşaat-İş sendikası olmasa bu eylemlerin birçoğunu göremeyeceğiz.

Tekil eylem ve vaka ayrımı ise şöyle: Diyelim bir basın açıklamasının ardından bir yürüyüş yapıldı ve akabinde işyeri işgali gerçekleşti. Bu vakaya dair yapılan üç eylemin içinde üç çeşit eylem tipi mevcut. Eğer bir hafta sonra aynı şey gerçekleşirse “Bu vaka için iki kez eylem yapılmış ve üç eylem türü kullanılmıştır” diyoruz. Bir vakaya bağlı eylemlerin kesikliliği ya da ardışıklığı eylem sayısını, eylemlerin içindeki çeşit de tür sayısını belirliyor. Verileri istediğimiz periyodlarda değerlendirebiliyoruz, veriyi toplarken kolektiviteyi aylık periyodlarda yapıyor, nihai analizimizi ise esas olarak yıllık bazda yürütüyoruz. Diyelim, bir vakada bir yıl boyunca işyeri önünde direniş çadırı kurulmuş. Yıl periyoduna baktığımızda bir tane vaka ve eylem kesiksiz olduğu için bir adet eylem var. Ama bunu ay ay böldüğümüzde her ay bir tane vaka, bir tane eylem ve bir tane eylem türü mevcut. Örneğin, eylemin gücü diye bir değişken oluşturacak olsak direnilen gün sayısı da eklenebilir.

Bu üç tip eylem sayısal olarak 2018’de nasıl bölündü? Eylemlere toplam kaç işçi katıldı?

Sayılara ulaşmanın zor olduğunu söylemiştim. Ulaşabildiğimiz yerlerde kesin sayıları kullanıyoruz. Ulaşamadığımız, ama bir fikir edinebildiğimiz yerlerde bir aralık alıyoruz. Hiç ulaşamadığımız yerlerde de “En az bir kişi vardır” diyoruz. Bu analizlerden en az, ortalama ve en çok olmak üzere üç tane sayı çıkartıyoruz. Bu şekilde bir hesap yaptığımızda 2018’de ortalama 83 bin kişi eyleme katılmış, ama bu sayının toleransının yüksek olduğunu tekrar belirtelim. Yıllara göre vaka ve eylem sayılarında radikal bir değişiklik yok, ama vakaya bağlı eylem sayısı bize bir şeyler söyleyebiliyor. İnsanlar 2018’de daha uzun süreli ve daha çok çeşitte eylem yapmışlar. Daha istikrarlı, dirençli ve inatçılar.

 
Bu sayıları bir de sektörle beraber düşünmek gerekiyor. Bir önceki seneye göre memur eylemlerinde bir düşüş görüyoruz. Memurlarda KHK ile işten atma ya da sürgün eylemlerde en önemli nedenler, bunun yanında fazla mesai ve iş cinayeti gibi nedenler mevcut. Özel sektördeki kadrolu işçilerde en yoğun eylem nedenleri işten atma, toplu sözleşme ve sendikalaşma. Taşeronda en çok rastlanan eylem nedenleri ise barbarca koşulların sonuçları; işteyken ücret gaspı, işten çıkardıktan sonra tazminat gaspı, kalıcı iş ve kadro talebi. Taşerondakilerin kadroya alınmasıyla ilgili bir düzenleme yapılması sebebiyle eylemlerin sayısı azaldı, ama kadroya alınmayanların eylemleri devam etti. En yoğun kategorinin yüzde 67’lik oranla işyeri temelli vakalar olduğunu görüyoruz, bir önceki sene bu yüzde 71’di. Baskının arttığı ortamlarda işyeri temelli olmayan eylem sayılarında artış oluyor, ama en büyük payı işyeri temelli eylemlerin aldığı genel resim değişmiyor.


2018 için toplam vaka sayısı 642, bunların 429’u işyeri temelli vaka. Bu vakalara bağlı olarak 1197 adet eylem olmuş, bu sayı bir önceki sene 1313 idi. Vaka başına düşen eylem sayısı da 2.2’den 1.9’a düştü. 2018’de KHK eylemlerinde bir azalış oldu, bir de her ne kadar 2018’in başına sarksa da 2017’de metal eylemleri yoğundu.

İstihdam durumuna göre eylem türlerinden de bahsedebilir misiniz?

En çok rastlanan eylem türü yürüyüş ve basın açıklaması. Bunlar işverene, kamu kurumlarına ya da genel kamuoyuna yönelik olabiliyor. Yürüyüş ve basın açıklamasını birbirinden ayırmadık, çünkü bunlar sıklıkla beraber oluyor, bir yerden bir yere yürünüyor, sonra basın açıklaması yapılıyor ya da tersi. Ondan sonra en sık rastlanan eylem türleri ise fiili grev, kalıcı direniş ve yasal grev. Aslında yürüyüş ve basın açıklaması en kolay yapılan eylem türü. Eylemin gücünü, yoğunluğunu ve etkisini artıracak şey esas olarak üretimi durdurma gücü. Fiili grev, kalıcı direniş ve yasal greve indiğimizde sayılar radikal şekilde azalıyor, ancak onların da sayısı etkileyici.

2018 için toplam vaka sayısı 642, bunların 429’u işyeri temelli vaka. Bu vakalara bağlı olarak 1197 adet eylem olmuş, bu sayı bir önceki sene 1313 idi. Vaka başına düşen eylem sayısı da 2.2’den 1.9’a düştü. 2018’de KHK eylemlerinde bir azalış oldu.

2018’de özellikle özel kadrolu çalışan eylemlerinin yüzde 42’sinde fiili grev görüyoruz, yüzde 18’inde ise kalıcı direniş mevcut. Bu yüzdeler memurlar ve taşeronlar için daha az. Daha kalabalık işyerlerinde ve sendikanın olduğu yerlerde fiili grevin daha yoğun olduğunu söyleyebiliriz. Kalıcı direniş ise 25 kişiden az çalışanın olduğu yerlerde daha yaygın. Büyük işyerleri aynı zamanda sendikanın olduğu yerler, küçük işyerleri ise çalışma koşullarının daha kuralsız olduğu yerler, eylem türleri ve nedenleri de daha çok bununla ilişkili.

Eylemlerin kurumsallığına dair de veri topluyorsunuz. Bu konuda hangi bulgular öne çıkıyor?

Eylemin kurumsallığı derken eylemi örgütleyen kurumlardan bahsediyoruz. 2017’de çok sayıda memur eylemi vardı ve KESK öne çıkıyordu. Bu sene ise DİSK’in örgütlediği eylem sayısı daha fazla. 2018’de işyeri temelli eylemlerin yarısı bir işçi sendikasının örgütleyiciliği ile gerçekleşmiş bulunuyor. Bu yüzdede 2015’ten itibaren 8 puanlık düzenli bir artış mevcut. Kurumsuz olan, bir kurumun örgütlemediği işçi eylemleri de yüzde 33’lik bir dilimi oluşturuyor. Sendikalara baktığımızda, DİSK Birleşik Metal-İş Sendikası (BMİS) ve Türk-İş Türk Metal Sendikası’nın en çok sayıda eylemi örgütlediğini söyleyebiliriz. Ancak konfederasyon bazında baktığımızda, yüzde 41 ile Türk-İş ilk sırada, onu yüzde 36 ile DİSK takip ediyor. Bu yüzdeleri yine istihdam biçimleri ile düşünmek anlamlı. Taşeron işçiler içinde DİSK’in yüzdesi 56 ile oldukça fazla, kadrolu işçiler içinde ise Türk-İş’in yüzdesi 58. Memurlar için ise haliyle ağırlık merkezi yüzde 83 ile KESK. Bir de sendikanın bir işyerine girmek, yani örgütlenmek için yaptığı eylemler önemli. Buradaki sayılara sendika özelinde baktık. DİSK’e bağlı Cam Keramik-İş, Sosyal-İş, Enerji-Sen ve BMİS ilk dört sıradaki sendikalar. Ortada bir kurum yoksa da inşaat sektörü en önde gelen sektör.

Market boykotlarına kadar uzanan Flomar direnişi başarıyla sonuçlandı

Hangi iş ve hizmet kolları daha çok işçi sınıfı eylemine sahne oluyor? Bu dağılım istihdam türlerine göre nasıl farklılık gösteriyor?

En çok metal sektörü tabii, zaten sendikalarda da metal sendikaları ön planda. Onu takiben inşaat ve genel işleri sayabiliriz. Genel işleri taşeron işçilerin çalıştığı sektörler olarak düşünelim, bunların içinde turizm, hastane, genel temizlik işçileri ve belediyelerin de olduğunu akılda tutmak önemli. Bu üç sektör 2015’ten beri değişmiyor. Burada şunu not düşeyim, İSİG Meclisi resmi iş kollarının değil de, bilinen işkollarının kaydını tutuyor. Mesela bir hastanede çalışan bir işçiye bir şey olduysa onu sağlık sektörü olarak kaydediyor. Bizse resmi işkollarını tutuyoruz, gelecekte yapmayı istediğimiz şeylerden biri de bu iki veri setini birbiriyle ilişkilendirip konuşturmak.

Eylem sürelerinin yarısından çoğu bir gün ya da daha az görünüyor. Fiili grevler için de bu geçerli. Bunun sebebi ne?

Bu durum sürekli eylemlerin, yani kapı önündeki direniş gibi eylemlerin ve kalıcı direnişlerin az olmasından kaynaklanıyor. Fiili grevlerde hızlı bir şekilde kazanım ediniliyor olabilir. Kalıcı direniş ise daha fazla değişkeni olan bir eylem türü. Parasız kalabilmeniz, o inatta olmanız, arkanızda bir kurum desteği olması gerekiyor. O yüzden bu tür direnişler daha az, tek atışlık eylemler daha yaygın.

Yürüyüş ve basın açıklaması en kolay yapılan eylem türü. Eylemin gücünü, yoğunluğunu ve etkisini artıracak şey üretimi durdurma gücü. Fiili grev, kalıcı direniş ve yasal greve indiğimizde sayılar azalıyor, ancak onların da sayısı etkileyici. 2018’de özellikle özel kadrolu çalışan eylemlerinin yüzde 42’sinde fiili grev görüyoruz, yüzde 18’inde ise kalıcı direniş mevcut.

Raporun sonunda bazı örnek işyeri temelli eylem vakalarına yer vermişsiniz, bunlardan biri Flormar direnişi. Eylemlerde kadın katılımı ne durumda?

Genelde eylemlerde kadın çalışan oranlarıyla paralel bir kadın işçi görünürlüğü mevcut. İş hayatında kadınların katılımı yüzde 30, geçen yıllarda da eylemlerin yüzde 26-30 kadarında kadın katılımı görünür şekilde mevcuttu. Verileri haberlerden yola çıkarak topluyoruz, bazen oradaki fotoğrafta kadın olmuyor ya da eski bir fotoğraf kullanılıyor, eğer doğrudan bir kontağımız yoksa bu bilgiye de her zaman ulaşamıyoruz. Bazen çok erkek bir sektör zannediyoruz, ama eylem videosunu izlediğimizde kadınlar olduğunu görüyoruz, şaşırtıcı olabiliyor.

Eylemlere hangi tür müdahalelerde bulunuluyor? Vakaların yüzde 72’sinde veriye erişememişsiniz, bunun sebebi nedir?

Genelde bu konuda bir bilgi yok, biz de bu durumlarda otomatik olarak müdahale olmadığını varsaymıyoruz. Kalıcı direnişlerde işçinin işyeri önünde beklemesine engel olacak şekilde çadırını ya da sobasını kaldırtma gibi müdahaleler olabiliyor. İstikrar, güç, direnç ve kamuoyu desteği gerektiren yerlerde eylemcilerin lojistiğini yok etmeye yönelik müdahalelere rastlanabiliyor. Polis ya da jandarma müdahalesi kent meydanı gibi kamusal alanlarda gerçekleşen eylemlerde daha çok görülüyor. Eylem kentten uzaksa işyerinin kendi güvenlik güçleri de işin içine daha fazla giriyor. Grev erteleme en yoğun rastlanan müdahale türü, bunu OHAL ile birlikte düşünmek gerekir. OHAL olmasa bile grevler çeşitli bahanelerle engellenebiliyor. Grev erteleme OHAL döneminde daha çoktu, ama bu müdahale türü sadece OHAL ile sınırlı değil.

Real ve Makro direnişleri 2018’in emek gündeminde önemli bir yere sahipti

Eylemlerin en sık rastlanan sebepleri neler? Eylem türleri açısından işyeri temelli eylem vakalarıyla nasıl farklılıklar görülüyor?

Genel eylemler daha çok kamuoyuna sesleniyor, o yüzden kent meydanları eylem mekânı olarak öne çıkıyor. Anıtların ya da söz konusu meseleyle ilgili kamu kurumunun önünde eylemler yapılıyor, çarşı gibi yerlerde imza toplama, masa açma eylemleri oluyor. 1 Mayıs eylemlerine dair de veri topluyoruz, 1 Mayıs’a yönelik yapılan çağrılar eylem şeklinde gerçekleşiyor ve bu eylemler her ilde kendi gündemiyle birlikte yapılıyor. O yüzden bunların ayrı ayrı vakalar olduklarını düşünüyoruz. Genel eylemlerin içinde 1 Mayıs ile ilişkili eylemler önemli bir yer tutuyor. İş sağlığı ve iş cinayeti de artık görünür ve İSİG Meclisi sayesinde daha net kavramsallaştırdığımız bir neden. Son yıllarda kıdem tazminatı ve asgari ücretin düşüklüğüne yönelik eylemler arttı. Bazen çok kitlesel eylemler oluyor, sayılara döktüğümüzde aklımızda tutmamız gereken şeylerden biri de bir adet vakanın sayılardan çok daha fazla şey söyleyebileceği gerçeği. Örneğin, doktorların fazla mesaiye ya da cumartesi günleri çalışmaya yönelik eylemleri gibi. Çoğu insan cumartesi çalışıyor, bu tür eylemler cumartesi çalışılmaması gerektiği fikrini yayıyor, emeğin etrafındaki anlam dünyasına da ölçülemeyecek şekilde etki yapıyor. Ya da bir sanayi sitesinde, mesela Flormar’da olan bir eylem o sanayi sitesindeki diğer patronların kendini biraz toplamasını sağlayabiliyor. Bu tarz kazanımları biliyoruz, ama veriye dökemiyoruz. Aslında elimizdeki sayısal veriyi kalitatif analizlerle tamamlama isteğimizle bu tarz şeyleri görünür hale getirmeyi kastediyoruz.

2018’deki işçi eylemlerine dair son raporda “#Geçinemiyoruz Eylemleri” başlıklı bir bölüm var. Bu bölümdeki eylemlerden bahsedebilir misiniz?

Buradaki vakaların hepsini rapordaki analizler içine dahil etmedik, çünkü bunların işçilerin bir işyerinde yaptıkları eylemlerden ayrıştığını söyleyebiliriz. Buradaki eylemler intihar ya da kendine zarar verme şeklinde gerçekleşiyor. Bu eylemlerin mutlaka kaydı tutulmalı, ama biz bu eylemleri analizlere dahil etmiyoruz, çünkü direnişin işçinin kendisini de dahil eden bir düzelme hedefi olduğunu düşünüyoruz. İntihara direniş deme fikrinin bir tartışmaya ihtiyacı var, bu konuyu netleştiremedik. Ama bunu da elbette konuşmaya değer buluyoruz, çünkü derli toplu değerlendirince durumun ciddiyeti daha fazla ortaya çıkıyor. Bütün sesini duyurma imkânlarını tüketip şiddeti kendisine yönelterek sesini duyurmaya çalışmak herhalde en çaresiz insanın direnişi. Bunlar genelde borçlanma, borcunu ödeyememe, işsizlik gibi meseleler sebebiyle çok temel ihtiyaçlarını karşılayamayan insanların yaptığı eylemler. Bizim için şimdiye kadar çaresizlik seviyesi en yüksek eylemler vince çıkma eylemleriydi, o çıtanın daha da yükseldiğini #Geçinemiyoruz eylemleriyle gördük. Daha çok erkekler bu tip eylemlerde bulunuyor.

2018’de işyeri temelli eylemlerin yarısı bir işçi sendikasının örgütleyiciliği ile gerçekleşmiş bulunuyor. Bu yüzdede 2015’ten itibaren 8 puanlık düzenli bir artış mevcut. Bir kurumun örgütlemediği işçi eylemleri yüzde 33’lik bir dilimi oluşturuyor. Konfederasyon bazında, yüzde 41 ile Türk-İş ilk sırada, onu yüzde 36 ile DİSK takip ediyor.

Raporda eksik kalan kısım işyerinde intiharlar. Bir işçi işyerinde kendisini asıyor, ama hem şirketin itibarı hem de diğer çalışanların üzerinde yaratacağı etki nedeniyle işyeri tarafından çok hızlı bir şekilde üstü kapatılıyor. İçinde bulunduğum Plaza Eylem Platformu’nda da bu ilişkiyi kurmaya çalışıyoruz, ama her işyerinde bir bağlantı gerekiyor. Mesela bir sigorta şirketinden bir arkadaşımız bize ulaşmıştı. Şirketlerinde çok fazla yeniden organizasyon ve rütbe düşürme gibi şeyler mevcuttu, “Bir arkadaşımız yangın merdivenlerinden düşüp öldü, bunun intihar olduğunu düşünüyorum, çünkü kırılgan bir insandı ve bu süreç onu herkesi olduğundan daha fazla etkiledi” dedi. Sonrasında hemen işyerine psikolog getirilmiş ve “Biz bir aileyiz” gibi şeyler söylenmiş. Bu tarz olaylar işyerinde gerçekleştiği için genel kamuoyuna pek ulaşmıyor, aile de üstünü kapatıyor, intiharı kendi çocuğu için utanç verici buluyor. Mesele intiharsa ve arkada bir kanıt bırakılmadıysa bunun işyeriyle ilişkisini kurmak da kolay olmuyor. İlla politik tarafa bükmek gerekmediğini düşünen ve sadece kanıtlara bakan bir insan grubu var ve bağlantıyı kurmak politik mücadele işi. Aynı zamanda bunları sayılarla görünür kılmak gerekiyor. Çünkü tek tek baktığımızda, belki “Borcu varmış, hapse girmiş, düzgün iş aramamış” denecek. Tüm bu vakaları alt alta koymadığımız zaman hem faili işaret etmek hem de nedenlere dair konuşmak zor, bu işin sorumlusu olarak intihar edeni göstermek daha kolay.

İnşaat-İş işçilerinin her paltformda dillendirilen sloganı basit ve vurucuydu

Emek Çalışmaları Topluluğu başka ne tür faaliyetlerde bulunuyor ve gelecekte neler yapmayı amaçlıyor?

Şu anda işçi sınıfı eylemleri raporunun dışında her sene bir akademik buluşma düzenliyoruz. İnsanlar üniversitelerden atılıyor, kalanlar eleştirel bir şeyler yapmakta zorlanıyorlar ve yalnızlaştırılıyorlar. İnsanlar hem birbirini tanısın hem de düşünsel birikimlerini paylaşsın istedik. İlk buluşmada bir atölye yapmadık, herkes kendini tanıttı ve yaptığı çalışmalardan bahsetti. Bu seneki buluşmada ise beyaz yakalılar, göçmenler, kadın gibi çeşitli temalar etrafında sabah küçük atölyeler düzenledik, o alanın mevcut literatürü, eksikleri ve tartışmalı konularının ne olduğu ve başka hangi alanları kestiği gibi sorulara cevap verdik. Öğleden sonraki geniş atölyede ise herkes kendi atölyelerinde neler yaptığını birbirine sundu. Bunun dışında sekiz ders süren, sendika uzmanlarının ve genel başkanlarının ya da sendika dışı kurumlarda örgütleme faaliyetiyle uğraşan insanların gençlere ders verdiği bir eğitim serisi olan bir sendika okulu düzenliyoruz. Çalışma ekonomisi ve sosyoloji gibi alanlarda okuyan, emek meselesine dair bir çerçeveye ihtiyaç duyan gençlere yönelik bir eğitim programı bu. Buraya gelen arkadaşlardan daha sonra Emek Çalışmaları Topluluğu’na katılanlar da oluyor.

Raporda eksik kalan kısım işyerinde intiharlar. Bir işçi işyerinde kendisini asıyor, ama hem şirketin itibarı hem de çalışanların üzerinde yaratacağı etki nedeniyle işyeri tarafından çok hızlı bir şekilde üstü kapatılıyor. Bu olaylar işyerinde gerçekleştiği için kamuoyuna pek ulaşmıyor, aile de üstünü kapatıyor, intiharı utanç verici buluyor.

Uzun vadede, Avrupa’da örnekleri olduğu gibi, kütüphanesi bulunan, işçilere ve işçi çocuklarına eğitimlerin verildiği, akademisyenlerin, sanatçıların ve işçilerin kullanımına açık, belki interaktif bir işçi müzesine de ev sahipliği yapacak bir bağımsız emek enstitüsü kurma hayalimiz var. Böyle kurumsal bir zeminin daha geniş kapsamlı işler yapmak ve birikimi tekil kişilerden bağımsız bir alanda tutmak açısından anlamlı olacağını düşünüyoruz. Sınıf meselesine ilgiyi artırmak için “En İyi Makale”, “En İyi Çalışma” ve “En İlham Veren Direniş” gibi ödüller vermek gibi planlarımız da mevcut. Daha kısa vadede ise halihazırda yaptığımız işleri mükemmelleştirmek istiyoruz. Örneğin son dört yıldır direniş takibi yapıyoruz, ama 1980 sonrasından itibaren geriye yönelik bir tarama yapabiliriz. Analizimize yeni değişkenler ekleyebiliriz, mevcut değişkenleri makro verilerle ilişkilendirebiliriz. Bir yerden başladık ve sonraki süreç bize yeni sorular sordurdu. Başlangıçta işçi eylemlerine dair 15 değişken topluyorduk, ancak sunumlarda ve toplantılarda gelen geri bildirimlerle soru sayısı 30’a kadar çıktı. Mesela eyleme yönelik bir şiddet olup olmadığı sorusunu ilk başta sormuyorduk.

Kaç kişilik bir ekipsiniz?

Şu an yirmi kişilik bir ekibiz, başlangıçtan beri olan on kişi kadarız. Zaman içinde çeşitli bu çevre daha da genişleyebilir. Herkesin ayrı bir işi ve örgütlenmesi olduğu için zamanı çok ekonomik kullanmamız gerekiyor, herkesin sınırlı zamanını bir araya getirdiğimizde de yapabileceğimiz şeylerin sınırları var. Ancak fikir öldürmüyoruz, yeni katılan arkadaşlara alternatifler sunuyoruz. Herkes sadece katılımcı değil, fikir üreten ve inisiyatif alan pozisyonda olabiliyor.

Eklemek istediğiniz bir şey var mı?

Bu vesileyle insanları Emek Çalışmaları Topluluğu’na davet edelim. Herkesin katkıda bulunacağı bir yer mutlaka vardır. Emek meselesi ile ilgili insanlar sanat, yazılım ya da analiz ayağında ya da “masa başında haftada iki saatim var” diyerek Emek Çalışmaları Topluluğu’na katkıda bulunabilir.* Geçmişteki işçi sınıfı eylemleri raporlarına ve Emek Çalışmaları Topluluğu’nun diğer faaliyetlerine dair bilgilere https://emekcalisma.org/ adresinden ulaşılabilir.