S. Nazik IŞIK
İzmir, kısa bir süre önce geniş bir organizasyon grubu tarafından Karşıyaka Çarşı Kültür Merkezi’nde düzenlenen bir etkinliğe sahne oldu. Başlığı ”Geçmişten Bugüne: İzmir İşçi Sınıfı Mücadelesini Konuşmak ve Sonuçlarını Çıkartarak Dayanışmayı ve Mücadeleyi Güçlendirmek için Bir Araya Geliş” olan etkinliğin 14 dakikalık bir kısmının görüntülü bir özetine şu adresten erişilebiliyor.
Açılışta gösterilen Evrensel gazetesi İzmir Temsilciliğinin ‘’İzmir’de işçi direnişleri’’ kısa belgeselini de buraya sizler için eklemek istedim, ancak YouTube taramasından erişemedim. Bulanların izlemesini öneririm.
Etkinliğin panel kısmı üç konuşmacıdan oluşuyordu: Kocaeli Üniversitesi’nden ihraç akademisyen Hakan Koçak, Evrensel Gazetesi’nden Nuray Sancar ve Birleşik Metal’den Genel Başkan Özkan Atar.
Sancar’ın gazeteci olarak izlediği TARİŞ direnişinden işçi hikayeleri anlattığı konuşması ile Atar’ın yakın dönem grev yasaklarını ve İzmir özelinde birkaç örneği kapsasa da daha çok MESS grevleri, Türkiye çapındaki örgütlenme, TİS süreçleri, grev kararları, engellemeler ve başarıları aktaran, bugün ve geçmişi iç içe anlatan konuşmalarının ayrıntılarına bu kısa yazıda notlarımın yetersizliği ve panelin tam bir kaydına ulaşamadığım için yer veremiyorum. Bu nedenle, tüm değer verip okuyanlardan özür dilerim. Buna karşılık, Koçak’ın ”İzmir’de İşçi Sınıfının Doğuşu, İlk Grevler ve Kazanımlar” başlığı altındaki konuşmasının geniş bir özetini aşağıda sunuyorum.
Konuşmasına İzmir işçi sınıfı tarihinin, İzmir’in Türkiye’nin kapitalistleşmesi sürecindeki özel yeri nedeniyle çok eskilere gittiğine dikkat çekerek başlayan Hakan Koçak, özellikle endüstriyel tarım ürünlerinin İç Ege’den ihracata İzmir limanı üzerinden uzandığına, bunun da şehrin işçi sınıfı tarihinin zengin ve karmaşık yapılı olmasının başlangıcını oluşturduğuna dikkat çekti. İzmir’in sadece kapitalistleşen Türkiye açısından değil aynı zamanda işçi sınıfı mücadelesi açısından da büyük bir önemi olduğunu hatırlattı. Taşımacılık alanındaki işçi direnişlerinin ilk dönem hareketler içindeki rolüne değinen Koçak, 1900’lerin başlarındaki hamallar, mavnacılar gibi özellikle deniz taşımacılığı çalışanlarının yaptığı – özellikle II. Meşrutiyet sonrasında artan – grevlerini şu özelliklerle değerlendirdi:
(1) İttihat Terakki ve Cumhuriyet’in kurucu kadrolarının sermaye ve işçi sınıfları karşısındaki konumunu anlamak açısından önemli ve yerli-milli hareketlerdi.
(2) Sermayenin birikim sürecini kesintiye uğrattığından çeşitli sermaye kesimleri grevler karşısında birleşerek grevlere karşı çıkmışlardı.
(3) İlk örgütlenme deneyimleri olmaktan ileri gelen özel bir önemleri de vardı.
Hakan Koçak, İzmir İktisat Kongresi’nin Türkiye Cumhuriyeti’nin ekonomik politikalarının oluşumu açısından önemine vurgu yaptı. Kongre’nin ayrı bir İşçi Konferansı yapmasının önemi üzerinde durduktan sonra, bu Konferansın bildirisinde yer alan ve ancak 2009’da gerçekleşebilen ‘’1 Mayıs’ın işçi bayramı olarak ücretli izin günü olması’’ ile sendikal özgürlük, hafta tatili gibi taleplerin uzun yıllar ve hala son derece güncel kaldığını belirtti. Ayrıca Konferans bildirgesinin birinci maddesinde ‘’amele değil işçi’’ talebinin yer almasının da çok önemli olduğunu anlattı.
Cumhuriyetin ilk döneminde İzmir’de çok sayıda işçi cemiyetinin kurulduğunu ve var olduğunu, özü itibariyle vesayetçi bir kurum olarak nitelendirdiği ilk ve en önemli işçi-esnaf birliğinin de İzmir’de kurulduğunu kaydeden Koçak, 1920-30’lar döneminin iki belirgin özelliğini şöyle özetledi:
(1) Ekim devrimi ve sosyalist fikirlerin işçiler arasında yayılmaya başlaması, Türkiye Komünist Partisi (TKP)’nin kurulması;
(2) Serbest Cumhuriyet Fırkasının kurulması ve işçiler arasında çok ilgi görmesi.
Koçak’ın konuşmasının sonraki bölümlerinden İzmir’in Türkiye işçi sınıfı tarihi açısından öneminin de altını çizen bazı ilginç noktaları şöyle özetlemek mümkün:
(1) İzmir tramvay işçilerinin 1939 grevleri, toplulukta iş ihtilafı açısından 1936 İş Kanunu’ndan sonraki ilk örnek olarak önemli bir grevdi.
(2) İzmir’deki işçi sınıfının daha çok 1946-1947 yıllarında olmak üzere 1940’lardaki sendikalaşmalarının önemli bir sonucu 1950’deki ilk İzmir İşçi Sendikaları Birliği’nin kuruluşu oldu.
(3) 1952’de TÜRK-İŞ’in kuruluş kongresi (1.kongre) İzmir’de yapıldı.
(4) 1960’a kadar işçi hareketleri sokak hareketi olmamış ama 1961’de İzmir İşçi Sendikaları Birliği’nin 5 binden fazla işçinin kadınlı erkekli ve çıplak ayaklarla ya da takunyalarla yaptığı Konak yürüyüşü ilk sokak hareketlerinden bir olmuş.
(5) DİSK’in İstanbul dışında gerçekleştirilen ilk büyük 1 Mayıs mitingi ve yürüyüşü olarak tarihe geçen 1979 1 Mayıs’ını İzmir’de gerçekleştirmiş.
(6) DİSK 1980’de 24 Ocak Kararlarına karşı Genel Başkanının konuştuğu mitingini de İzmir’de düzenlemiş.
Geçtiğimiz günlerde yaşanan 2025 Büyükşehir Belediyesi grevine de değinen Koçak, bu grevin İzmir’deki ilk belediye grevi olmadığını vurgulayarak, İzmir’de 1952, 1962, 1968, 1974 ve 1975 belediye işçileri grevlerinin yaşandığını da hatırlattı.
Panelden sonra yapılan beşer dakikalık konuşmalar son zamanlarda yoğunlaşan işçi direnişlerine, özellikle de İzmir’den işçi ve kamu personeli sendikalarından örneklere yer verilerek yapıldı. Halen devam eden direnişlerden işçilerin ve sendikacıların konuştuğu bu bölümde bütün konuşmacılar sınıf dayanışması üretebilmenin önemine vurgu yapıyordu.
Bu gibi etkinlikler yaşanmakta olanları anlamak ve dinlemek açısından çok yararlı. Yeni yeni konuşmacılarla ve bugün yaşananların gelişmelerinin aktarılmasıyla devamını diliyorum.